“İki göz vardır, onlara ateş
değmez: Allah için ağlayan göz ile Allah için hudut bekleyen göz” Tirmizi
Hudut; Allah’ın bize verdiği bizim de sahip
olduğumuz şeylerin sınırıdır.
Nefsimiz, ailemiz, çocuklarımız, kazancımız,
işimiz, paramız, ahlakımız, elimiz, dilimiz, gözümüz, ilişkilerimiz…vs Bunların
hepsinde bizim hudutlarımız vardır. Bunlarda hududu olmayanın Allah katında
yeri yok zaten.
Mü’min kul bunların her biri için bir nöbetçidir.
Hudut görevlisi gibi endişeli, hudut görevlisi gibi dikkatlidir. Her tehlikeyi
gözetleyen uyanık bir gözle bakar durur.
Hudut görevlisi rahat davranamaz, hudut görevlisi
boş veremez, hudut görevlisi işini başkasına emanet edemez.
Mü’min nefsinin etrafında dolaşan tehlikelere karşı
kendini kollar tedbir alır. Eğlence arzusunu bir kenara çeker. Öncelik nefsin
sadeliğini, fıtrîliğini korumaktır.
Mü’min ailesini, çocuğunu, neslini dışarıdan
gelecek her türlü fitne ve günah unsurlarına karşı korumaya çalışır. On kuşak
sonrasında bile şeytanın müdahalesinden korkar 10 kuşak sonrasını koruyacak
tedbirler alır.
Mü’min kazancının biçimini ve mahiyetini hep
süzgeçten geçirerek haramın kazancına dahil olmasına mani olur. Müminin haram
endişesi kazanma endişesinden daha büyüktür. Bu yüzden kazancında en ufak bir
haram hareketi olsa alıcı kuşlar gibi onu takip eder. Zira bilerek yenen bir
haramın 10 kuşak sonrasını tahrip edecek boşluklar oluşturduğunu bilir. Kazancını,
keyfiyete ve şımarıklığa telef ettirmez, kendisi ve ailesi için ve kazancında
hakkı olanların geleceği için kullanır.
Mü’min ahlaklıdır. İnsanların ve şeytanların,
ahlakını bozacak, iffetini bozacak işlerine meyletmez, onlardan gelebilecek
tehlikelere karşı sabırla, namazla rabbinden yardım ister. Okuduğu önemli bir
haberin bile kenarına küçücük ahlaksız bir görüntünün ya da ifadenin iliştirilerek
iffetine zarar verebileceğini bilerek okur haberini. Kulağına gelen bir nağme
ya da sözün ruhunu atalete, isyana, karamsarlığa ve hissizliğe itmesinden
endişe ederek o şeye kulağını tıkar.
Mü’min ilişkilerinde attığı her adımı, konuştuğu
her sözü hesap eder. Kurduğu ilişkiler nedeniyle kine, nefrete, öfkeye,
zillete, düşmanlığa, sapkınlığa vs. düşmekten Allah’a sığınır. Gerekirse çok
gülmez, gerekirse herkese gülücük dağıtmaz, gerekirse sınırlar çizer, her lafın
ardından gitmez ki böylece saydığımız bu facialar onun hudutlarını aşıp hayatını
ipotek altına alacak olumsuzluklar yaşatmasın.
Kısaca mü’min hudut görevlisidir. Sahibi olduğu
şeylerin ve Allah’ın emanet ettiği şeylerin hududunu koruduğu sürece ateşten
uzaktır inşallah. Bu dert üzere “ölürse de kıyamet gününe kadar bu ameli işler
gibi ecir kazanacaktır inşallah”
Mümin hudutlarını koruyabildiği kadar güçlüdür.
Mü’min hudutlarını koruyabildiği kadar huzurludur.
Mü’min hudutlarını koruyabildiği kadar Allah’ın
garantisindedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder