27 Kasım 2013 Çarşamba

BİR GÜN GELİR...

Teraziniz hakikati değil menfaati tartmaya başladığında başkalarının terazisinde beş para etmez hale gelirsiniz.
Bir taraftan tüm insanlardan faydalanmayı amaçlarken diğer taraftan sadece kendinize yaşarsanız bir gün yalnızlıktan kıvranırsınız. Çalacağınız kapı yine sizi var eden insafsızların kapısı olur.
Karar günleri kader günleridir. Bir gün karar günü geldiğinde karar gününe kadar sözüne ve varlığına itibar etmediklerinizin bir iltifatına dilenir hale gelirsiniz.
Bir gün size şefaatçi olma hakkı verilir de siz bu imkanı zalimlerden yana kullanırsanız (ki kullandınız) Allah sizi en zelillerin bile kapısında şefaat dilettirir hale getirir.
Kendiniz yazar kendiniz okursanız başkaları sadece üzerine üfler geçiverir.
Kendinizden başkasının dinlemeyeceği ve sizden başkasının kabullenmeyeceği hikayeler anlatarak bir dünya kurarsanız bir gün gelir o hikayelerinizin hakikatlerle çarpıştığını görürsünüz de sizin yalvarışlarınıza, yardım taleplerinize karşılık vermediklerini görürsünüz.
Kendiniz çalar kendiniz oynarsanız, herkesten toplar kendiniz yerseniz bir gün yediklerinizin hesabının da sorulabileceğini görürsünüz.
Bir gün o saat gelir büyünüz bozulur siz de kül kedisine dönersiniz. Ama siz aslınıza dönüp itibarınızı tekrar kazanmaktansa kazandığınız şatafatı korumak için kurduğunuz sahte dünyaya sarılırsınız.
Binlerce beyni kullanıp da bir tane hakikate adanmış “ilimle uğraşan adam” çıkarmazsanız bir gün gelir o hakikat sizin boğazınıza ilmik olur.
İşlerinizi “Lütfetmedikçe” kapıların açılmayacağı bezirganlığa dönüştürürseniz bir gün gelir “bahçe sahipleri” gibi kül olmaktan kurtulamazsınız. Size de el ovuşturmaktan başka bir şey düşmez.
Kimselerin giremeyeceği sadece sizin gezinebileceğiniz ve sizi size tanıtacak başkasını da kendinizden ayırt edebileceğiniz alamet-i farikalarınızın olduğu çevrili alanlarda yaşamaya başlarsanız bir gün gelir o “gettonuzun”, dışınızdaki dünyada bir geçerliliği kalmadığını görürüsünüz. Görürsünüz ama oradan hayata açılma çabasını değil de o “gettonuzda” kalabilmenin mücadelesini verirsiniz.
Ve bir gün gelir siz alimleri, evliyaları, sahabeleri gettonuza “hizmetli” kılarsınız…
Siz kurduğunuz gettonuzun çalgılı-çengili (çengi; müzik eşliğinde şarkı söyleyen kadın) şenliklerinizde yaptıklarınızı meşrulaştırmak için rüya aleminden, hayal aleminden peygamberler getirtirsiniz ve o çalgı-çengiye eşlik ettirirsiniz. Siz ümmetin peygamberini kendi menfaatlerine “hizmetli” kılarsanız bir gün gelir O ’nun (sav) rabbi olan ALLAH azze ve celle bağınızı - bahçenizi talan eder, çardaklarınızı tepenize indiriverir.

“Fırsat verilerek” yaptığınız, kazandırdıklarından da gurur duyarak anlattığınız ve bu durumu da “Halit bin Velid’e verilen zaferler gibi bir şeydir, Allah’tandır” diyerek öyle yüceltirsiniz ki o yücelttiğiniz işleriniz bir gün gelir alabora olmaya başlar ve siz “bu sizin ellerinizin yaptıklarından dolayıdır” hakikatini görmezden gelirsiniz de bunu düşmanlıklara, kıskançlıklara bağlarsınız.
Yapılan işlerin en kötüsünün hakikat terazisinde kıymeti olmayan işler olduğunu görmezseniz bir gün gelir medet umduğunuz işlerinizin “adam hesabına” bile alınmadan hükmün verildiğini görürsünüz.
Görürsünüz; Allah’ın mülkünde kendi kafasına göre gitmenin de bir sonu olduğunu görürsünüz.
Görürsünüz; İnsanların hesaplarının şaştığını ama Allah’ın hesabının şaşmadığını görürsünüz.
Görürsünüz; Allah’ın günlerinin değişip durduğunu görürsünüz.

Umarım ki Allah beni doğruya daha yakın olana ulaştırır.