Teraziniz hakikati değil menfaati
tartmaya başladığında başkalarının terazisinde beş para etmez hale gelirsiniz.
Bir taraftan tüm insanlardan
faydalanmayı amaçlarken diğer taraftan sadece kendinize yaşarsanız bir gün
yalnızlıktan kıvranırsınız. Çalacağınız kapı yine sizi var eden insafsızların
kapısı olur.
Karar günleri kader günleridir. Bir gün karar günü geldiğinde karar
gününe kadar sözüne ve varlığına itibar etmediklerinizin bir iltifatına dilenir
hale gelirsiniz.
Bir gün size şefaatçi olma hakkı
verilir de siz bu imkanı zalimlerden yana kullanırsanız (ki kullandınız) Allah
sizi en zelillerin bile kapısında şefaat dilettirir hale getirir.
Kendiniz yazar kendiniz okursanız
başkaları sadece üzerine üfler geçiverir.
Kendinizden başkasının
dinlemeyeceği ve sizden başkasının kabullenmeyeceği hikayeler anlatarak bir
dünya kurarsanız bir gün gelir o hikayelerinizin hakikatlerle çarpıştığını
görürsünüz de sizin yalvarışlarınıza, yardım taleplerinize karşılık vermediklerini
görürsünüz.
Kendiniz çalar kendiniz
oynarsanız, herkesten toplar kendiniz yerseniz bir gün yediklerinizin hesabının
da sorulabileceğini görürsünüz.
Bir gün o saat gelir büyünüz
bozulur siz de kül kedisine dönersiniz. Ama siz aslınıza dönüp itibarınızı
tekrar kazanmaktansa kazandığınız şatafatı korumak için kurduğunuz sahte
dünyaya sarılırsınız.
Binlerce beyni kullanıp da bir
tane hakikate adanmış “ilimle uğraşan adam” çıkarmazsanız bir gün gelir o hakikat
sizin boğazınıza ilmik olur.
İşlerinizi “Lütfetmedikçe”
kapıların açılmayacağı bezirganlığa dönüştürürseniz bir gün gelir “bahçe
sahipleri” gibi kül olmaktan kurtulamazsınız. Size de el ovuşturmaktan başka
bir şey düşmez.
Kimselerin giremeyeceği sadece
sizin gezinebileceğiniz ve sizi size tanıtacak başkasını da kendinizden ayırt
edebileceğiniz alamet-i farikalarınızın olduğu çevrili alanlarda yaşamaya
başlarsanız bir gün gelir o “gettonuzun”, dışınızdaki dünyada bir geçerliliği
kalmadığını görürüsünüz. Görürsünüz ama oradan hayata açılma çabasını değil de
o “gettonuzda” kalabilmenin mücadelesini verirsiniz.
Ve bir gün gelir siz alimleri,
evliyaları, sahabeleri gettonuza “hizmetli” kılarsınız…
Siz kurduğunuz gettonuzun
çalgılı-çengili (çengi; müzik eşliğinde şarkı söyleyen kadın) şenliklerinizde
yaptıklarınızı meşrulaştırmak için rüya aleminden, hayal aleminden peygamberler
getirtirsiniz ve o çalgı-çengiye eşlik ettirirsiniz. Siz ümmetin peygamberini
kendi menfaatlerine “hizmetli” kılarsanız bir gün gelir O ’nun (sav) rabbi olan
ALLAH azze ve celle bağınızı - bahçenizi talan eder, çardaklarınızı tepenize
indiriverir.
“Fırsat verilerek” yaptığınız,
kazandırdıklarından da gurur duyarak anlattığınız ve bu durumu da “Halit bin
Velid’e verilen zaferler gibi bir şeydir, Allah’tandır” diyerek öyle yüceltirsiniz ki o yücelttiğiniz
işleriniz bir gün gelir alabora olmaya başlar ve siz “bu sizin ellerinizin
yaptıklarından dolayıdır” hakikatini görmezden gelirsiniz de bunu
düşmanlıklara, kıskançlıklara bağlarsınız.
Yapılan işlerin en kötüsünün
hakikat terazisinde kıymeti olmayan işler olduğunu görmezseniz bir gün gelir medet
umduğunuz işlerinizin “adam hesabına” bile alınmadan hükmün verildiğini
görürsünüz.
Görürsünüz; Allah’ın mülkünde
kendi kafasına göre gitmenin de bir sonu olduğunu görürsünüz.
Görürsünüz; İnsanların
hesaplarının şaştığını ama Allah’ın hesabının şaşmadığını görürsünüz.
Görürsünüz; Allah’ın günlerinin
değişip durduğunu görürsünüz.
Umarım ki Allah beni doğruya daha yakın olana ulaştırır.