Yeni isimler yeni kavramlarla fıtrata ait tüm dokuları
bozuyorlar. Bilinçli bir şekilde paralarla sübvanse edilerek toplumdaki her
türlü çözülmeyi destekliyorlar.
Aile yapısını bozuyorlar adına “KADIN ERKEK EŞİTLİĞİ”
deniyor. Kadın erkek sorunlarında çözümleyici olmayı değil parçalayıcı olmayı
tercih ediyorlar. “Kadını Koruma” gibi masum ifadelerle de toplumun tüm
erkeklerine “çekin ellerinizi kadınlardan!” höykürmesi geliyor. Sanki gasp edilmiş
bir malı kurtarıyorlar gibi sanki alıkonulmuş bir namusu savunuyorlarmış gibi
de rahatlar. Her türlü namussuzluk normalleştiği halde sesini çıkarmayanlar
başkalarının kadınlarında kızlarında söz sahibi olmaya çalışıyorlar. O
höykürmeyi topluma yapanların sesi duyulmadan önce toplumun böyle dertleri
yoktu. Bu seslerin duyulmasından öncesinde ve sonrasında toplumun geldiği durum
aşikardır.
Gençlere her türlü özgürlüğü hak ediyorsunuz deyip onlara da
“Z KUŞAĞI” ismini veriyorlar. Aklını her türlü muzurluk, cinsellik ve sefahata
ulaşmaya takmış, “geçimi” için “devinmeyi” gereksiz görüp bir tuşta milyonları
kazanmayı isteyen, her türlü ahlaki sınırlamaya itiraz eden, kuralsız ve
şımarık hoppalara “Z Kuşağının yitimi” gibi cımbız kelimelerle koruma kalkanı
oluşturulmaya çalışılıyor. Büyüklere suç yüklenirken Z Kuşağına masumiyet
atfediliyor. Kadınlarda olduğu gibi “çekin ellerinizi gençlerden” deniyor. Hey
hât gel gör ki her kavmin şımarıkları olduğu gibi bizim kavmimizin de
şımarıkları var. Ahlaksızlıklar ve kuralsızlıklar yeni bir isim verilmekle
normalleşecek mi? Bu gün birilerinin her türlü özgürlük vaadiyle satın alınan sözüm
ona Z Kuşağı hiç büyüyüp kendi yaptıklarının hesabını vereceği ölümü tatmayacak
mı? Haşa peygamberden şefaatli Allah’tan da mağfiretli mi bunlar?... Z kuşağı denilen kitlenin fotoğrafı şımarık,
doyumsuz, kuralsız ve değersizliği barındıran görüntü vermekte. Din, ahlak, kültür,
adabı muaşeret umursanacak bir şey olmaktan neredeyse çıkmış durumda. Bu
vasıfta gençler de her dönemde olmuştur olacaktırda. Bu gün Z Kuşağı ismi
verilmesi yeryüzünde daha önce benzeri olmamış tipler olduğu anlamına gelmez.
Cinsiyetin haysiyetsizleştirilmeye çalışılmasının adına
“ÖZGÜR TERCİH” deyip bu duruma karşı tavır alanlara da “baskıcı” diyerek korku
salınmaya çalışılıyor. Toplumsal kanaati etkilemek adına her türlü satın almalar
yapılıyor. Reklam filmlerinde oynatmalar, turnelerle desteklenmeler,
uluslararası etki alanlarında isimlerinin gündem yapılması, Lobiler
oluşturulması ve bu lobilerin sponsorluklarının büyük büyük firmalarla
yaptırılması. Ama Allah en büyüktür. Allah’ın defterini dürdüğü lanetli duruma
da ben hiçbir sebeple “saygı” duyamam.
Kısacası; her toplumsal bozulmanın altında “masum talepler”
değil; “şeytanla sözleşmeli” olanlar
vardır. Ben bir Müslümanım ve bunları da asla kabullenmeyeceğim. Müslüman kimliği
olduğunu ifade eden birini zelil duruma düşüren şey ise; “efendim kabul etmesek
de saygı duymalıyız, herkesin fikrine tercihine saygı duymamız lazım” kompleksidir.
Ne saygısı yahu! Adam öldürene de tercihinden dolayı saygı duysana madem.
Koskoca toplumun cinayeti işleniyor herkesin gözü önünde. Hangi saygı? Ben
bunların hiçbirine saygı duymuyorum. Hele hele demokrasi adına hiç saygı
duymuyorum!!! Hiç mi omurgamız kalmadı bizim.
Bu yazdıklarım malumun ilanı için değil şahitliğimi ve
tarafımı belirtmek içindir. Her geçen gün sinsice bilinçaltına yapılan baskılar
karşısındaki duruşumu ızhar etmek içindir. “Fikir özgürlüğüdür, bireysel tercihtir, saygı
duyuyoruz efendim!” diyen demokratlardan olmadığımı beyan etmek içindir. Zira
söylediğimiz her sözün, aldığımız her tavrın hesabını soracak bir Allah var.
Toplumu ateşe veren günahkarların günahına zerrece ortak olamam; demokrasi ve
fikir özgürlüğü adına bile olsa. Tarafım demokratlıktan yana değil
Müslümanlığımdan yanadır.