7 Temmuz 2015 Salı

Ebu Talibe Olan Şaşkınlığımız

Bulunduğu arkadaş çevresinden dolayı sigara içmenin, okey oynamanın, tavla oynamanın camiye girip namaz kılmaktan daha tercih edilebilir ve normal olduğu bir hayata sahip olan kimse tavla, okey, duman ortamlarındaki arkadaşlarının “ne o len hoca mı oldun?” deyip değişimiyle alay etmelerinden çekindiği için boş verin camiye gitmeyi, namaza başlamaktan bile çekiniyorsa, bir kız çevresinin etkisiyle giyim kuşamında mahremiyeti ön plana çıkaramıyorsa Ebu Talib’in “Mekke’nin kadınları ne der?” diyerek yeğeninin getirdiği dini reddetmesine şaşmamak gerekiyor.
Bu durum Ebu Talib’de kalmış onunla birlikte toprağa gömülmüş gitmiş bir durum değildir aksine her an canlı ve kendini yenileyen hücrelere sahip dinamik bir durumdur. Kendi hayatlarımızda bu dinamik durumla hesaplaşmadan Ebu Talib’in “Mekke’nin kadınları ne der?” sözündeki çevre etkeninden ne anlaşılması gerektiğini idrak edemeyiz. Üstelik bu durumu Ebu Talib’e hiç yakıştıramayız ve hiçbir okuyuşumuzda, hiçbir dinleyişimizde şaşkınlıktan kurtulamayız. Bu şaşkınlığa cevap bulamamamız bile çevremizin bize tanımladığı kimliği “şahsiyet” edindiğimizi göstermiyor mu bize.
Şüphesiz ki Ebu Talip Müslüman olmadı ama hep şerefli ve ahlaklı bir adam oldu.
Ebu Talib’in hayatı da bizim hayatımızdan farklı değildi. Onda iman sorununu ortaya çıkaran şey bizde iman ile birlikte ahlak sorununu ortaya çıkardı. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder