İnsan
karakterinde vardır; öne çıkarır, peşinden koşar sonra bırakır. Hem de
kendisine en fazla ihtiyacın olduğun zamanda… Tapınırcasına yüceltilip de
birkaç kışkırtıcı fitne olayından sonra “ama sen de biraz hesapsız gidiyorsun”
diyerek yalnız bırakılan anlar bunu. Her lider gibi yalnızlığı çok iyi
hisseder. Açılır açılmaz içeriye girecek rüzgar gibi kapıda bekleyip duran
ihanetin ayak seslerini işitir. Ön insan vasfını aşamamış kalabalıklara
güvenmenin en büyük hata olduğunu görür. En nazik dönemde kendisinin karşı
tarafa teslim edilivereceği gerçeğini bir de o tecrübe eder. Ellerine bira
şişelerini almış “özel hayatımıza dokunma” mesajı vermeye çalışan sahtekarların
görüntülerini izledikten sonra işin gerçekten özel hayat savunması olduğunu
zannedenler “eee bu kadar rahat kararlar alınmamalıydı” demeye kalkıştılar.
“Hassas noktalara dokunmayacaksın” demeye başladılar. Peki aynı adamlar üç beş
çapulcunun “Tayyip 3. Köprüye Emine ismini ver tüm Türkiye üstünden geçsin”
pankartına ne dediler acaba. Nasıl hassasiyettir bu. Bu derin hesaplaşmaların
tezahürüdür basit bir halk talebi değildir. Bira şişelerini onların ellerine
verip saldırtan tezgâhcılara karşı el ovuşturtacak sözler söyleyenlerin bir
kısmı ülkeyi idare eden adamın otoritesinden nemalananlar bir kısmı da
mütedeyyin kesim. Ülke liderinin bir adım daha atmasına bu kesimler engel
olacak bunu bilin. Çünkü ürktüler. Eski korkuları depreşti. “Özgürlükle ilgili
alanlara bu kadar dokunmayacaktı” diyorlar. Masum bir talep varmış da
engellenmiş gibi yorumlar yapıyorlar. Dün en iyi şeyler yaptığı hususunda hiç
tereddütsüzce desteklenen adam bu gün “külhanbeyi gibi kafasına göre hareket
etmekle” eleştiriliyor. Hakikaten yemi yediler. Korkuları yemi yedirdi. Oyuna
geldiler. Sorgulamaya başladılar zihinlerde. Şüpheye düşmeye başladılar. Oyuna
gelenler Türkiye gerçeğini hiç anlamayanlar oldular. Oyuna gelenler “bundan
sonra eskisi gibi olmaz o dönemler bitti” diyenler oldular. İktidar üzerine
oyunlar her dönemde oldu bu gün de devam ediyor. Şu gerçeği belirtmek
gerekiyor. İnsanın ve hırsın olduğu yer neresi olursa olsun, hırsın avucuna
aldığı insan kim olursa olsun ister dindar olsun ister dinsiz fark etmez
muameleler aynı olur. Mantık aynı işler. Aynı dün işlediği gibi… Mesele kişiler
meselesi değil harekete geçiren mantıktır. Bu bakımdan birazdan yapacağım
benzetme başka bir şey ifade etmeden sadece şunu ifade etsin; “insan her yerde
ve zamanda aynıdır.” Dün Kur’an sahifelerini kaldırıp “Allah’ın hükmünü
istiyoruz “diyen zihniyetle bu gün bira şişelerini kaldırıp “özgürlüğümüze
dokunma” diyen zihniyet arasında hiçbir fark yok. İnanç demiyorum zihniyet farkı
yok diyorum. Her ikisi de devlete yerleşmiş zihniyetin devleti bırakmama
çabasıdır. Her ikisi de kırılma noktasıdır. Sen ne kadar adil olursan ol ne
kadar faydalı işler yaparsan yap birilerinin tezgahı seni gelip bulur.
Söylemlerinde sahtekardırlar, istedikleri de adalet değildir. İstediklerini
versen de belanın büyüğüyle karşına çıkarlar. Bu toprakların halkı hep çağırır.
Beladan kurtulmak için, ezenin zulmünden kurtulmak için hep çağırır ama her
çağırması yeni bir kurban demektir. Ve buranın halkı hiçbir kurbanını
sahiplenmedi. Ertesi gün unuttu. İnsanladır işin, adımlarını da ona göre
atacaksın. Kim olursan ol dikkatli ol. Burası Kûfe burada sana hayran, uğruna
ölmeye can atan kimseler yok. “Varız!” diyenler olursa onlara da sakın inanma
zerre miktarı faydalarını göremezsin. Burası Kûfe, burada her çağırana kendini
teslim etmeyeceksin. Burası Kûfe burada iktidar istiyorsan ihaneti de göze
alacaksın. En iyi yetişen şey ihanettir çünkü. Yalnız bırakmanın “karakter”
halini aldığı bu topraklarda kalabalıkların coşkusuna aldanmayıp geçmişine iyi
bakacaksın. Toplumda itibar kazanmış kurtarıcı liderlerin hepsinin haysiyetiyle
oynanarak öldüğünü/öldürüldüğünü bileceksin. Liderlerinin haysiyetine ve canına
dokunulmasından sonra ertesi gün işine gücüne gidip sadece yorum yapan bir
topluma liderlik yaptığını bileceksin. Burası Kûfe… “Kefenimizi giyerek bu yola
çıktık” deyip ölümü göze alırsın ama önemli olan ihaneti göze alacaksın. Çünkü
burada yıkımlar düşman elinden değil kendi içinden geliyor. Zor zaman gelince iyiymişsin,
hoşmuşsun hiç kimse hatır gönül gözetmiyor. Herkes büyülenmiş gibi bir değnek
darbesiyle başka tarafa yöneliveriyor. Bira şişelerini kaldıranlar yıkamaz;
arkandakilerin yalnız bırakması yıkar seni. Kısmen de bunu hissetmişsindir.
Burası Kûfe… Günahınla sevabınla orada duran bir adamsın. Ne eleştirme ne de
övme niyetim yok sadece gördüklerimden bir tanesini ama en ciddisini
söylüyorum. En önemli noktada yalnız bırakılacaksın buna da hazırlıklı
olacaksın.