21 Aralık 2022 Çarşamba

Defedilenlerin Ödettiği Bedel

         Gençler çalışmak istemiyor ve ardından gelen nesil de öyle geliyor…

Çalışmadan para kazanmak istiyor...

Hiçbir iş yapmak istemiyor…

Bunlar artık her gün sızlanıp durduğumuz şey haline geldi. Bu durum sadece bizim değil tüm dünyanın sorunu. Oyundan para kazanmak, Youtuberlıktan zengin olmak, bir gün iyi bir vole ile tüm dünyasını parlatmak... Hayallerde bunlar var. İnsanoğlunun bir gün zengin oluvermek arzusu bu nesilde ortaya çıkan bir şey değil. Önceden beri zengin oluverme isteği hep vardı zaten ama yanında “çalışmak” şartı da vardı. Bu şart taki bu günün gençlerine gelinceye kadardı. Artık bu şartı kaldırdı yeni nesil. Çalışmadan para kazanmak, zorlukla karşılaşmadan paraları kucağında görmek yani kedi olmadan fare yakalamak en büyük hedefleri artık. Peki bu nesil nasıl bu hale geldi? Bu anlayış nasıl oldu da münferid birtakım gevşeklikler olmaktan çıkıp tüm nesle hakim olan bir “olgu” haline geldi? Elbette bu nesil dağ başında çıkan bir ot gibi kendiliğinden ortaya çıkmadı. Hem sosyolojik hem psikolojik hem ekonomik hem ahlaki vs. olarak birçok sebebi var mutlaka. Fakat benim dikkatimi çeken şey iş dünyasının bu nesille ilgili serzenişi. Uzun yıllar öncesinde başlayan ve halen de büyük bir hızla devam eden "en az insanla hem çok iş yapmak hem de maliyeti düşürerek daha çok para kazanmak" gayesini kim güttü? Ürettiğimiz para kazanma projelerinde en az görmek istediğimiz mümkünse hiç görmek istemediğimiz insanları şimdi neden bu kadar çok görmek istiyoruz. Masraf, maliyet ve dert olarak gördüğümüz insanları şimdi fabrikalarımızda neden görmek istiyoruz? Neden “adam bulamıyoruz, kalifiyeli adam yok” gibi yakınmalarla bu sorunun birileri tarafından çözülmesini istiyoruz. İnsan varlığından rahatsız olarak ürettiğimiz para kazanma arzumuz gün geldi bizi bambaşka bir yönden vurdu. Fabrikalarımızda en az görmek istediğimiz şeydi insan. Şimdi gerçekten görmek istesek de fazla göremiyoruz. Yeni nesil ise ne fabrikada ne bir atölyede ne de bir masa başında çalışmak istemiyor artık. Bütün bunları biz mi yaptık? Evet, biz kendi ellerimizle bu nesli ortaya çıkardık. Şu bahanemiz olabilir; iyi de her şey makineleşmeye gidiyor, daha az sorunla daha fazla kar elde ediyoruz. Buna hiçbir şey diyemem. Ama bu bahaneye sığındığımızda hiçbir şey diyemeyeceğimiz bir şey var ki o da şudur; insanın yaşaması için yaratılan bu dünyada insana ait imkanları ya da fırsatları elinden aldığınızda, onun olması gereken alanları kazanma hırsımızla daralttığımızda karşımıza hiç hesap etmediğiniz dertler çıkacaktır. Bu gün bu yönüyle uğraşırız yarın başka bir yönüyle uğraşırız. Yahu biz böyle mi olmasını istedik? deme hakkımız hiç yok. “Ne ekersek onu biçiyoruz”. Dünya bizim hesaplarımız üzerine kurulu değil. Alemde işleyen şey sünnetullah'tır. İnsanı ihmal ettiğimizde (hangi sebepten olursa olsun) insanla sorun yaşarız. Uzaktaki olarak değerlendirip “defettiğimizi” ihmal ettiğimizde bile kendi yakınımızda bunu yaşarız, kaçışımız yok.

Yani diyorum ki; ta uzun yıllardır güttüğümüz “en az insanla hatta mümkünse insansız para kazanma hırsımız” bu gün bizi onların çocuklarına torunlarına muhtaç etti. Ne gariptir ki bu sefer “kapıdan defedilen bacadan girmeye çalışmıyor”. Aksine tenezzül bile etmiyor. Fabrikalarımızda “maliyet-masraf” diye babalarını görmek istemediğimiz çocuklar şimdi fabrika sahibi “para babalarını” takmıyor bile. Bozduğumuz dengenin bedelini ödüyoruz.

İşte bize en az insanla para kazanma imkanı? Haydi bakalım.