10 Nisan 2015 Cuma

Balık Ve Kuş Örneğinde İnsan Ve Mekan

(El-mü’minü fi’l mescit ke’s semeki fi’l – ma. Ve’l münafıku fi’l mescit ka’t tayri fi’l kafes) “Mümin mescitte sudaki balık gibidir; zevk içindedir, çıkmak istemez.  Münafık ise kafesin içindeki kuş gibidir; kaçmaya çalışır."
İnsan ikidir. Birincisi; Allah’a yakın olan yakın olmak için çabalayan kimse. İkincisi; Allah’la “bağ”ını hiçe sayan kimse. Mekanlar ikidir. Allah’a yaklaştıran mekanlar ve Allah’tan uzaklaştıran mekanlardır.
İnsan ve mekan bir araya gelince şöyle bir sonuç çıkar: Allah’a yaklaştıran mekanlarda olmak isteyenler ile Allah’a yaklaştıran mekanlarda olmak istemeyenler. Allah’a yaklaştıran mekanlarda huzur bulanlarla Allah’a yaklaştıran mekanlarda rahatsız olanlar. Müslümanım diyen kimse rahatsız olur mu hiç? Elbetteki oluyor. Eğlencenin, şamatanın, gürültülü mekanların, görüntüsü bol arz-ı endamların olduğu yerlere (iş icabı bile olsa) alışkın olanların Allah’ın adının anıldığı mekanlarda (mescidler-camiler vs.) duramadığını bir fırsatla hemen oradan kaçtığını görebilirsin. Hatta ve hatta oralara yaklaşmadığına da şahit olabilirsin. “Mistik” bir yaşam ve hava vardır oralarda zat-ı muhterem de mistisizmden pek hazzetmez. Mistisizm zaten kişinin tercih edip etmemekte kendisini rahatlatacak bir tercih unsuru olarak ortaya çıkıyor. Mistisizm terkedilebilir, uzak kalınabilir bu nedenle de hiçbir sorumluluğu yoktur. Ama “ilahi” olan terkedilemez, uzak kalınamaz olursa bir bedeli vardır. Bunun için “mistisizm” tercihler hususunda tepkiyi yatıştırıcı bir misyon yükleniyor. Velhasıl bu kimselerin Allah’la bağın olduğu mekanlarda rahat ettiklerini göremezsin. Kafese kapatılmış gibi en uygun bir zaman ve fırsatı kollar durur. Aynı kişinin eğlencenin, şamatanın, arz-ı endamların bol olduğu yerlerden hiç rahatsız olmadığını görürsün. Bu mekanların tadını çıkarır sonuna kadar. İş adına da olsa huzurludur. Bu mekanlarla anılmak ona rahatsızlık vermediği gibi buralarla ilgili anılarını anlatmaktan dolayı  da hep neş’e duyar. Allah’ın adının anıldığı mekanlara muhabbet besleyen kimseler ise bu mekanlarda olmaktan haz alır. Kendini orada ulaşabileceği en zirve huzurun içinde bulur. Ruha eziyet veren tüm şeylerden arınır. Bunun için o bu mekanlarda denizdeki balık gibidir; hep buralarda kalmak ister. Aynı kimse gürültülü, eğlenceli, şamatalı, arz-ı endamlı yerlerde duramaz.O da buralarda kafesteki kuş gibidir kaçmak ister. Hatta çobanlığı döneminde ve gençliği döneminde Peygamberini koruyan Allah’ın kendisini de bu mekanlardan koruması için her gün duasına sarılır. 
iki farklı insan. Farklarını Allah’la olan “bağ”ları belirliyor. İki ayrı mekan ikisinin niteliğini de Allah’la olan “bağ” belirliyor. Allah’ı hatırlatması ya da Allah’tan uzaklaştırmasına göre mekanlarlar farklılık arzeder. O halde şunu söyleyebiliriz ki insan farklı farklı değildir; iki çeşittir. Allah’la olan bağını önemseyenler ile Allah’la olan bağını önemsemeyenler. Müslüman, mü’min, müttaki isimleri de kafir, müşrik, münafık, günahkar isimleri de bu “bağ”a göre verilir.

 “Bağ” çizgidir. Çizginin her iki tarafında da farklı yaşam var.Çizginin her iki tarafında da farklı ahlak var. İnsanlar bu çizginin  hangi tarafına daha yakınsa ona göre muamele görecek Allah’tan.