1 Aralık 2019 Pazar

Masal mı Hakikat mi?


       Bir hakikatin masala dönüşmesi nasıl olur?
Şöyle olur; o hakikatin muhataplarında hiçbir etkisinin kalmaması hemen bir sonraki nesilde unutulması/unutturulması ve onlardan da sonra gelen nesilde bu dünyada olmayan bir şeyden bahseder gibi bahsedilmesiyle olur. Misal; bir babanın döneminde haram, helal, zina, faiz, iffet, mahrem vs. kavramlar hayatın en fazla hassasiyet barındırdığı hakikatlerdi diyelim. Bu hakikatler babanın oğlunun döneminde unutulmaya yüz tutmuş ve unutturulmak için büyük gayretler sarf edilmiş; hem de devlet imkanları bile kullanılmış. Nihayetinde bu hakikatler oğul döneminde tüm hassasiyetini yitirmiş, etkilemez olmuş. Ve torun döneminde bu hakikatlerin/kavramların yaşanan dünya ile hiç alakası kalmamış. Olaylara bu gözle bakılmaktan tamamen uzak kalınmış. Yaşanan hiçbir olayda, sorgulanan hiçbir suçta, akan hiçbir kanda, yaşanan cinnetlerde helal, haram, zina, faiz, iffet, mahrem vs. bunların hiç birisi gündeme bile gelmemiş. Her olay kendi içinde değerlendirilmiş. Sebep başka şeylerde aranmış. Yani o hale gelmiş ki insanlar yaşananları açıklamak için bu kavramlardan birini ya da birkaçını kullanmaya kalksa “ne alakası var ya!” diyerek sanki kendi dünyalarıyla alakası olmayan bir şeyden bahsediyormuş gibi davranmış. Bir masal dünyasından bahsediyormuş gibi davranmışlar. Anlatılanlar Kur’an’ın temel kavramları olmasına rağmen onların dünyasında hiçbir hakikatliği olmamış. Bir masaldan çare üretme çabası görüp alaycı bir gülümsemeyle yaklaşmışlar yapılan nasihatlere. Halbuki bu kavramlarla ilgili nasihatler çok değil iki nesil öncesinde huzurlu bir hayat bahşetmişti dedelerine. Tüm sıkıntılara rağmen huzurlu bir hayat… Çünkü insan ciddiye aldığı şey kadar karşılık bulur. Yazık ki o kavramlar, o hakikatler dedelerinin döneminde kalmıştı. Dedelerinde, ninelerinde gördükleri eskilere ait bir “nostalji” olmuştu. Allah’tan gelene dedelerinden gelen şeymiş gibi muamele ettiler. “Onlar Allah’tan geleni unuttular Allah da onları unuttu.”  (Tevbe; 67)  Sonra da “elleriyle yaptıkları yüzünden karada ve denizde onları fesat sardı, belki fark ederler de vazgeçerler diye Allah yaptıklarının karşılığını tattırıyor.” (Rum;41)
     Tıpkı kendilerinden öncekileri yaşamışlar. Facebook’ta, Twitter’da, İnstegram’da, Youtube’da, bir kariyer toplantısında, bir akademik platformda, bir siyasi toplantıda, bir cafedeki çay ortamında, okul gezisinde, okul derslerinde, evlerde, ticaretlerinde bu kavramlardan ne bahsetmişler ne de varlığına dair bir haberleri olmuş. Bu hakikatler sadece daha öncekileri meşgul etmiş bir şey gibi hep hayatlarının dışında tutmuşlar. Sonra da onlara bu hakikatlerden bahsedince  “…bunlar eskilerin masallarıdır …” (Mutaffifin ;13) diyenlerin davranışlarına benzer davranışlar sergilemeye başlar olmuşlar. Halbuki iş öyle değilmiş  … Doğrusu onların kazanmakta oldukları kalplerini paslandırmış.” (Mutafifin;14)
     Hakikati “masal”laştırmaya çalışanlar kendilerinin daha beterine düçar olacaklarını unutmuşlar. Masallarda bile kendilerine yer bulamayacaklarını fark edememişler.