Evladına karşı onu her an gözleyen, ona
yol gösteren, yapacağı şeylerin sonunda ödeyeceği bedelleri en güzel şekilde
açıklayan bir baba var bir de evladına karşı umursamaz ve onu salıveren,
doğruyu ve yanlışı göstermeyen bir baba var.
Evladına iyiyi ve kötüyü anlatan baba
onu önemseyen babadır. O’nu öylece bırakıvermez. Evladına iyi ve kötüyü
anlatmayan baba ise onu umursamayan babadır. O’nu öylece bırakıvermiştir.
Batı’ya yön veren Yunan düşüncesinde (ki
Aristo’nun düşüncesidir) “Tanrı insanları yaratmış ve öylece bırakıvermiştir”. Yani
İnsanlar hayatlarını kendileri bulmuşlardır. Bu Allah’ı insanoğlunun hayatına
müdahale etmekten uzak tutan anlayışın ilk adımıdır. Aynı zamanda Kur’an’ın
savaş açtığı bir anlayıştır. Ama bize bilge adamın bilgileri diye okutturulur sürekli.
Biz inanıyoruz ki gerçek bu değil. Gerçek olan Kur’an da anlatılanlardır. Batı
Kur’an’ı görmezden geldiği için Allah ile kul ilişkisini bozmuş olan Yunan
imanını kendine örnek kabul etmiştir. Çünkü yapmak istediklerinin en sistemli
ilk biçimi Yunan’daydı. Hiç beklemeden hemen sarıldılar. Kendilerinin köksüz
bir medeniyet olmadığını da söylemeye çalıştılar böylece. Batı tıpkı Yunan’da
olduğu gibi Allah’ı hayattan diskalifiye etti. Kul yeryüzünde tek kaldı. Ve
kendilerinin icadı bir insanlık türettiler. Maksat; Allah’ın (Kur’an’da) anlattığı
insanlık biçimini gözlerden uzaklaştırmaktı. Maksat; Allah’ın anlattığı kul ile
Rab arasındaki ilişkiyi gözlerden uzaklaştırmaktı. Böylece kendi kafalarındaki
dünyayı kurmaya amade insanlık tarihini yazdılar. İnsan ile Tanrısı arasındaki
ilişkiyi yeniden belirlediler. Tanrısına karşı sorumlu olmayan hatta Tanrısı
tarafından tehdit altında yaşayan bir insanlık tarihi peydah ettiler ki
Tanrı’nın insanlar arasındaki geçerliliğini, hükmünü yok edebilsinler.
(Hristiyanlığın) Yalan yanlış iman edilen tanrısının bile varlığını
istemediler. Ve her tarafından felaket fırlayan insanlık tarihini
peydahladılar. Oluşturulan tarihteki insan tipi, Tanrı’sından uzak kendi
kendine büyüyen, aletler icat ettikçe gelişen bir insandı. Sanki insanlık dünyaya
terk edilmiş ama kendi yolunu çizmesini bilmiş bir varlık gibi anlatıldı. Süreç
belli olmuştu. Tanrısı tarafından yalnızlığa ve karanlığa terk edilen insanlık
ulaştığı mükemmel konumda Tanrısını söz sahibi yapmayacaktı. Bu amaca ulaşmak
için her şey yapılacaktı.
Önce bir Tanrı anlattılar. Prometheus
efsanesinde olduğu gibi… Kullarından intikam alan, onları felakete sürükleyen,
tüm gücünü kullarıyla kavga etmeye adamış, onların başına gelen her kötülükten
zevk alan bir tanrı ortaya çıkardılar.
Sonra da insanlık tarihini anlattılar.
Hiçliğe bırakılan, asırlarca mağaradan mağaraya çıplak çıplak dolaşıp duran,
hayvansı bir tabiattan başlayıp evrilerek insan mükemmelliğine erişen, korkudan
ve kendisine zarar veren her şeyden kurtulmayı öğrenen ve nihayet tanrının
gizlediği tüm bilgileri ele geçirip “tanrıya ihtiyacı kalmayan” tanrıya galip
gelen bir insanlık tarihini uydurdular. Tanrıyla ilişkili olan her şeye düşman
oldular. Dini hayattan uzaklaştırmanın düşünsel alt yapısını oluşturdular.
Halbuki Kur’an bize bambaşka bir
insanlık anlatır. İlk insanı bile bir peygamberdir bu dünyanın. Nerede kaldı
hayvansı, cahil, ağaç kökleri yiyen insan. Onun oğulları Allah’a adakta bulunan
bir din ve dünya anlayışına sahipti. Ortada çıplak çıplak gezen mağara adamları
değildi. Adem’den hemen sonra gelen İdris (as)’ın bir meslek sahibi olduğu
anlatılır. Hem de terzi… Onların çıplak insanlık tarihlerine inat. Onların
tanımlamasında insan “sosyal bir hayvan” iken Allah “biz insanı en
güzel şekilde yarattık” (Tin.4) der. Daha ilk insandan itibaren Rabbinin
nimetlerine şükreden bir kul vardır Kur’an’da. Onların anlatımında kullarından
bilgiyi sakınan tanrı var iken Allah bize bunun tam zıddını anlatır. “Allah,
Adem’e bütün isimleri öğretti. Sonra eşyayı meleklere gösterip: eğer biliyorsanız
bunların isimlerini bana haber verin, buyurdu. Melekler: seni tenzih ederiz
senin bize öğrettiklerinden başka bir şey bilmeyiz, dediler. Allah: Ey Adem
onları isimleriyle birlikte haber ver dedi de O’da eşyanın isimlerini söyledi. (Bakara;31-33)
Yani melekten bile üstün kılınan bir insan. Rabbi tarafından bilgiyle donatılan
bir insan. Bu örnekleri çoğaltabiliriz.
Batı’nın (küfrün), dünyayı Tanrı ile
insanın mücadelesinin zeminiymiş gibi kurgulamaya çalışmasına rağmen Kur’an, bize
hakikati şöyle dile getirir; "Ey
Âdemoğulları! Ben, size, şeytana kulluk etmeyin. Çünkü o, sizin apaçık düşmanınızdır.
Bana kulluk edin. İşte bu dosdoğru yoldur, diye emretmedim mi?"(Yasin.60)“Şeytanın
adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır." (Bakara;208) “O,
size ancak kötülüğü, hayâsızlığı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri
söylemenizi emreder.” (Bakara;169) Yani bir dünyada mücadele varsa o da insan ile şeytan arasında geçen mücadeledir; tanrı ile insan arasında geçen bir mücadele değil.
Kur’an’ın bize anlattığı insan ile
ilgili ayetlerden sadece bazılarına bakarak kurgulamaya çalıştıkları yalanı net
bir şekilde ortaya çıkarabiliriz.
Son sözleri Kur’an söylesin bize…
Zariyat 56. Ben cinleri ve insanları, ancak bana
kulluk etsinler diye yarattım.
İnsan
2. Biz insana iki yol
gösterdik o ya şükredici olur ya da nankör.
Yunus 57. Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir
öğüt, kalplere bir şifâ ve inananlar için yol gösterici bir rehber ve rahmet geldi.
Nahl 36. Andolsun biz, her ümmete, "Allah'a
kulluk edin, tâğûttan kaçının" diye peygamber gönderdik. Allah, onlardan
kimini doğru yola iletti; onlardan kimine de sapıklık hak oldu…
Bakara 151. Nitekim kendi
aranızdan, size ayetlerimizi okuyan, sizi her kötülükten arındıran, size kitap
ve hikmeti öğreten, ayrıca bilmediklerinizi de öğreten bir peygamber gönderdik.
Bakara 147. Hak (ancak)
Rabbindendir. Artık, sakın şüpheye düşenlerden olma!
Bakara 209. Size apaçık deliller geldikten sonra, eğer yine de yan
çizerseniz, bilin ki Allah, gerçekten mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet
sahibidir.
Bakara 203… Allah'a karşı gelmekten sakının ve onun
huzurunda toplanacağınızı bilin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder