Bir hakikatin masala dönüşmesi nasıl olur?
Şöyle olur; o hakikatin muhataplarında hiçbir etkisinin
kalmaması hemen bir sonraki nesilde unutulması/unutturulması ve onlardan da
sonra gelen nesilde bu dünyada olmayan bir şeyden bahseder gibi bahsedilmesiyle
olur. Misal; bir babanın döneminde haram, helal, zina, faiz, iffet, mahrem vs.
kavramlar hayatın en fazla hassasiyet barındırdığı hakikatlerdi diyelim. Bu hakikatler
babanın oğlunun döneminde unutulmaya yüz tutmuş ve unutturulmak için büyük
gayretler sarf edilmiş; hem de devlet imkanları bile kullanılmış. Nihayetinde
bu hakikatler oğul döneminde tüm hassasiyetini yitirmiş, etkilemez olmuş. Ve
torun döneminde bu hakikatlerin/kavramların yaşanan dünya ile hiç alakası
kalmamış. Olaylara bu gözle bakılmaktan tamamen uzak kalınmış. Yaşanan hiçbir
olayda, sorgulanan hiçbir suçta, akan hiçbir kanda, yaşanan cinnetlerde helal,
haram, zina, faiz, iffet, mahrem vs. bunların hiç birisi gündeme bile gelmemiş.
Her olay kendi içinde değerlendirilmiş. Sebep başka şeylerde aranmış. Yani o
hale gelmiş ki insanlar yaşananları açıklamak için bu kavramlardan birini ya da
birkaçını kullanmaya kalksa “ne alakası var ya!” diyerek sanki kendi
dünyalarıyla alakası olmayan bir şeyden bahsediyormuş gibi davranmış. Bir masal
dünyasından bahsediyormuş gibi davranmışlar. Anlatılanlar Kur’an’ın temel kavramları
olmasına rağmen onların dünyasında hiçbir hakikatliği olmamış. Bir masaldan
çare üretme çabası görüp alaycı bir gülümsemeyle yaklaşmışlar yapılan
nasihatlere. Halbuki bu kavramlarla ilgili nasihatler çok değil iki nesil öncesinde
huzurlu bir hayat bahşetmişti dedelerine. Tüm sıkıntılara rağmen huzurlu bir
hayat… Çünkü insan ciddiye aldığı şey kadar karşılık bulur. Yazık ki o
kavramlar, o hakikatler dedelerinin döneminde kalmıştı. Dedelerinde, ninelerinde
gördükleri eskilere ait bir “nostalji” olmuştu. Allah’tan gelene dedelerinden
gelen şeymiş gibi muamele ettiler. “Onlar
Allah’tan geleni unuttular Allah da onları unuttu.” (Tevbe; 67) Sonra da “elleriyle
yaptıkları yüzünden karada ve denizde onları fesat sardı, belki fark ederler de
vazgeçerler diye Allah yaptıklarının karşılığını tattırıyor.” (Rum;41)
Tıpkı kendilerinden öncekileri yaşamışlar. Facebook’ta,
Twitter’da, İnstegram’da, Youtube’da, bir kariyer toplantısında, bir akademik
platformda, bir siyasi toplantıda, bir cafedeki çay ortamında, okul gezisinde,
okul derslerinde, evlerde, ticaretlerinde bu kavramlardan ne bahsetmişler ne de varlığına dair
bir haberleri olmuş. Bu hakikatler sadece daha öncekileri meşgul etmiş bir şey
gibi hep hayatlarının dışında tutmuşlar. Sonra da onlara bu hakikatlerden
bahsedince “…bunlar eskilerin masallarıdır
…” (Mutaffifin ;13) diyenlerin davranışlarına benzer davranışlar sergilemeye
başlar olmuşlar. Halbuki iş öyle değilmiş “… Doğrusu
onların kazanmakta oldukları kalplerini paslandırmış.” (Mutafifin;14)
Hakikati “masal”laştırmaya
çalışanlar kendilerinin daha beterine düçar olacaklarını unutmuşlar. Masallarda
bile kendilerine yer bulamayacaklarını fark edememişler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder